1 Ruhuma Dokunanlar

21 Mart 2015

          Bildiğimiz ne varsa susmak zorunda kaldığımız bir zamanda;içimize dönerek,dışımıza geçilmesi imkansız çizgiler çekerek yaşıyoruz.Dostlukların bile kirlenip çıkar ilişkilerine dayandığı,yaşanan aşkların;soyut olan o muhteşem hislerden sıyrılıp somut nesneler ve beklentiler haline dönüştüğü ve adına duygu dediğimiz ne varsa yok olmaya yüz tuttuğu bu dönemde neden hep eksik hissettiğimizi düşünmeye gerek yok sanırım.


          İş,para,yemek,gezmek,eğlenmek,teknoloji...ve daha bir sürü şey;gözümüzü ve zamanımızı doldurup ruhumuzu aç bırakan!

          İntiharlar,depresyonlar,hastalıklar,bunalımlar,davranış bozuklukları,maskeli suratlar,sahte tebessümler.....Bütün bunlar,varlığını unutup aç bıraktığımız ruhumuzun dışa vurumu ve hatta çığlığı.Kendimizi sevmeye başlamadan,çevremizdekilerden sevgi dileniyoruz.En büyük değeri kendimize vermeden,değer görmeye yelteniyoruz.Sonrasında sevilsek de,değer de görsek yetinemiyoruz.İçimizde tarif edemediğimiz ve ne yapsak dolduramadığımız bir boşlukla kalakalıyoruz hep.



          Örneğin hiç kalıyor muyuz kendimizle baş başa,şımartıp mutlu etmeye çalışıyor muyuz kendimizi,onca insana defalarca ''Seni Seviyorum'' derken;bir kez olsun kendimize de kuruyor muyuz bu cümleyi can-ı gönülden?Telefonlarımızı bırakıp bir köşeye;dumanı tüten kahvemizi/çayımızı alıp seyrediyor muyuz doğanın huzur veren bin türlü halini?Bilgisayarlarımızın kokusuz,hissiz ekranlarından kurtulup;bir kitabın kokusuyla ve sayfalarına dokunmanın o farklı hissiyle,bizi hiç gidemeyeceğimiz yerlere götürüp farklı hayat ve hikayelere tanıklık ettirmesiyle,her şeyden uzaklaştırıp çok uzak ve farklı alemlere misafir edişiyle tanışabildik mi örneğin?Arkadaşlarımıza,akrabalarımıza ayırmaya çalışıp durduğumuz o vakti bir gün de olsa kendimize ayırabildik mi?Şükrettik mi mesela?Birileri çocuğuna istediği oyuncağı alamazken,evini ısıtmak için başka şansı olmadığı uykulara uyuyup;bir daha açamazken gözlerini,okumak isteyen ama babasının yorgun ve çaresiz bakışlarıyla vazgeçerken düşlerinden,biz istediğimiz ayakkabıyı alıp atarken köşeye hevesimiz geçince;ayakkabı bile giyecek bir ayağı olmayanları düşündük mü hiç?Hiç burun kıvırırken önümüzdeki yemeğe;aklımıza geldi mi bir annenin çaresizlikle aynı yemeği günlerce koyuşu çocuklarının önüne?Saygısızlığın alasını yaparken anne babamıza ya da bilmezken hayatımızdaki değerlerini;hiç düşündük mü bir yetimhanenin bahçesindeki beton zemine annesinin resmini çizip,çizdiği resmin kucağında uykuya dalışını?Tüm bunlar ve daha da fazlası için halimize şükredip minnet duyduk mu hiç?Teşekkür edip sahip olduğumuz her şeyi verene,huzurla doldurduk mu içimizi?
             
          Ruhumuz,duamız,şükrümüz aç bizim...Gelin biraz kurtulmayı deneyelim bizi esir alan onca şeyden!Gelin biraz bırakıp somut olan ne varsa;soyut olan o hislere dokunalım.......




1 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...